Türkiye’nin önde gelen teknoloji firmalarından Reeder, mobil cihaz piyasasındaki başarısının ardından gözünü otomotiv sektörüne dikti. Yapılan resmi açıklamaya göre şirket, yüzde 80 yerlilik oranıyla üreteceği elektrikli otomobil projesine adım atmış durumda. Bu hamle, yerli ve milli üretim anlamında Türkiye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Reeder’ın elektrikli aracının üretimine 30 Ağustos 2024 tarihinde, Samsun’daki tesislerinde başlanacağı duyuruldu. Bu gelişme, yerli üretim elektrikli araçların Türkiye’deki otomotiv sektöründe yeni bir dönemi başlatabileceğinin sinyallerini veriyor.
Reeder’ın açıklamasına göre, şirketin Ar-Ge departmanında sürdürülen çalışmalar, yenilikçi ve yerli teknolojik ürünlerin ülke ekonomisine kazandırılması hedefi doğrultusunda devam etmekte. Bu çalışmaların bir parçası olarak belirlenen yüzde 80 yerli malı içeriğe sahip ilk Reeder markalı elektrikli araç üretimi, Türkiye’nin otomotiv sektöründeki yerlilik oranını artırma ve teknolojik bağımsızlık kazanma yönündeki çabalarına önemli bir katkı sağlayacak. Bu elektrikli araç projesi, aynı zamanda çevreci taşımacılık anlayışını destekleyerek, sürdürülebilir bir gelecek için önemli adımların atılmasına olanak tanıyacak.
Reeder elektrikli otomobil üretecek! Hem de yüzde 80 yerlilik oranıyla!
Reeder’ın bu cesur adımı, yalnızca bir teknoloji firmasının otomotiv sektörüne girişi olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin elektrikli otomobil üretiminde önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor. Şirketin Samsun’daki tesislerinde gerçekleştirilecek üretim, yerel iş gücüne katkı sağlayacak ve ilgili tedarik zinciri ekosistemini güçlendirecek. Bu projenin başarısı, Türkiye’nin otomotiv sektöründeki inovasyon kapasitesini ve teknolojik yetkinliklerini uluslararası düzeyde sergilemesi açısından büyük önem taşıyor.
Reeder’ın elektrikli otomobil üretimine yönelik bu stratejik hamlesi, yerli ve milli teknolojilerin geliştirilmesi ve ülke ekonomisine katkıda bulunma vizyonuyla paralel bir yol izliyor. Yüzde 80 yerlilik oranı hedefi, hem teknolojik bağımsızlığın artırılmasına yönelik bir adım olarak öne çıkıyor hem de sürdürülebilir çevre politikalarına uyumlu bir gelecek vaat ediyor. Türkiye’nin otomotiv sektöründeki bu yeni dönemin, hem ekonomik hem de çevresel anlamda olumlu sonuçlar doğurması bekleniyor.